1984 ROMANININ BAZI AÇILARDAN İNCELEMESİ

1903 yılında Hindistan’ın Bengal eyaletinin Montihari kentinden doğan George Orwell’in en çok tanınan yapıtlarından biri de hiç şüphesiz distopik roman türünde olan 1984’tür. Ülkemizde 21. yüzyılın en çok okunan kitaplarından biri olan 1984, hem bilimkurgu türünün klasik örneklerinden biridir hem de modern dünyayı, özellikle de 2. Dünya Savaşı sonrası Sovyetler’deki komünist, totaliter rejimi ve rejimin beraberinde getirdiği bozuklukları protesto eden bir romandır.

1984 romanı, baskıcı rejimin kontrolünde olan Okyanusya hüküm süren Parti ve parti lideri olan Büyük Birader’in sınıf ayrımına tabi tuttuğu bir toplumu konu edinir.

Romanda Orwell, dünyayı 3 bölgeye ayırır. Bunlar; Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya’dır. Bu 3 bölge birbirleriyle sürekli savaş halindedir. Romandan çıkarabildiğimize göre;

  • Okyanusya – Kuzey Amerika, Güney Amerika, Britanya, Avustralya ve Güney Afrika bölgelerini,
  • Avrasya – Avrupa ve Asya’nın Portekiz’den Bering Boğazı’na kadar uzanan bölgelerini,
  • Doğu Asya – Çin, Çin’in güneyindeki ülkeler olan Japonya, Mançurya, Moğolistan ve Tibet bölgelerini kapsamaktadır.

Görsel 1: 1984 romanında yer alan devletin haritası. Kaynak: DünyaHalleri. Erişim için: https://www.dunyahalleri.com/george-orwellin-1984-romaninin-haritasi/ (E.T. 27.12.2021)

Tabi bir de bu sayılan bölgeler dışında kalan Ortadoğu, Orta Afrika ve Güney Hindistan bölgeleri vardır. Bunlar, 3 temel bölgeyi yöneten devletlerin topraklarına katmak için savaştığı bölgelerdir. Sürekli savaş olduğundan ve sınırlar değiştiğinden dolayı bu ara bölgeler sürekli el değiştirmektedir. Savaşa ilişkin “yalnızca müspet” gelişmeler, tele-ekranlar vasıtasıyla Okyanusya vatandaşlarına iletilmektedir. Tele-ekran, önemli bir iletişim aracıdır. Aslında bu iletim kelimenin aldığı ek gibi “işteş”tir. Çünkü haberleri ve diğer tüm verileri vatandaşlara ileten tele-ekranda bulunan kamera ve mikrofon sayesinde tele-ekranın bulunduğu evlerde olanlar da izlenmekte ve dinlenmektedir. Yani karşılıklı ileti alışverişi söz konusudur.

Okyanusya vatandaşları, Büyük Birader’in baskıcı/totaliter rejimine karşı ilgisizdir çünkü rejim, vatandaşların düşünme/hayal kurma/duygu besleme yetilerini ellerinden almıştır. Tarihin değiştirilmesi, tüm eski gazete kupürlerinin dahi değiştirilmesi yüzünden insanlar Büyük Birader öncesi dönemi hatırlamamaktadır. Bu yüzden de karşı koyamamaktadır. Okyanusya vatandaşları, kendilerine tele-ekrandan bildirilen yerlere karşı düşmanlık beslerler. Toplumsal hayat, sınıflara ayrılmıştır:

  • Devletin tüm nimetlerinden faydalanan “İç Parti Üyeleri”,
  • Tat bile vermeyen ve sadece doymaya yarayan yiyecek ve içeceklerden, kalitesiz eşyalardan yararlanabilen “Dış Parti Üyeleri”,
  • Proleterler.

İç parti üyeleri, beyin takımıdır. Düşünürler, sistem kurarlar, devlete “faydalı” olurlar.

İç partinin düşüncelerini somut hale getiren “eller” ise Dış Parti üyeleridir. Dış Parti üyelerinin bireysel ilişkiler kurması ve hatta cinsel ilişkiye girmeleri yasaktır.

Proleterler ise totaliter rejimin tüm cefasını çeken, kötü muameleye maruz bırakılan ve temel ihtiyaçlara bile tam ve gereği gibi ulaşamayan sınıftır. Proletelerin parti üyesi olması yasaktır. Son derece cahildirler ve Büyük Birader’e gönülden bağlıdırlar. Bu yüzden de devlete zararlı grup olarak görülmezler.

Tabi tüm sistemin başı, kesinlikle hata yapmayan, kesinlikle yalan söylemeyen, kuralları koyan ve koyduğu kuralları takip eden, ne zaman doğduğu belli olmayan ve okuyucunun göremediği Büyük Birader… Tüm zaferlerin, başarıların, buluşların, mutluluğun, erdemin, bilginin yegâne sahibi Büyük Birader’dir. Büyük Birader’in gözü her yerdedir ve vatandaşları 7/24 izlemektedir. Her şeyi görür, bilir ve asla yanılmazdır. Tanrı statüsüne yükseltilmiştir. Vatandaşların sürekli takip edildiği bu sistemde eğer sisteme karşı bir fiil ya da düşünce içerisine girerseniz, Düşünce Polisi sizi yakalar ve “buharlaştırır”. Hakkınızdaki tüm kayıtlar silineceği için yaşadığınızı ve hatta öldüğünüzü bile ispat edemezsiniz. Tarih, İç Parti’nin talimatıyla Dış Parti tarafından Büyük Birader lehine yazılmaktadır[1].

Peki Okyanusya toplumunda dil nasıldır? Az önce tarihi bile kendi istedikleri gibi yazdıklarını aktarmıştım. Aslında dil de bundan çok farksız değil. Dilin gelişmesini, düşüncelerin de gelişmesi olarak addeden Büyük Birader ve Parti’si, “yenisöylem” adını verdikleri yeni bir dil geliştirmişlerdir[2]. Bunda güdülen amaç, insanların dilini ve tarihini yok ederek geçmişle bağlarını koparmak ve tamamen kendi talimatlarıyla insanlara egemen olmaktır. Yeni dilin, eskisinden birtakım farklılıkları vardır. Yeni dilin herhangi duygu belirten bir yanı yoktur. Eski dilin kelimeleri, ciddi derecede kesilip biçilmiştir. Duygu içermeyen yeni dil, aynı zamanda düşünce belirtmekten de uzaktır. Yani düşünce sınırları giderek daraltılmıştır. Sözcük sayısı her geçen sene daha da azaltılmaktadır[3]. Bu da insan bilincinin alanını daraltacaktır. Neticede kimse düşünmeyeceği için düşünce suçu da işlenmeyecek de kimse buharlaştırılmayacaktır. Sonuç gayet menfidir (!).

İnsanlar arasındaki iletişime getirilen sınır, yalnızca dil üzerinden olmamıştır. Belli içgüdüleri olan ve sosyal bir hayvan olan insanın doğal yaşamındaki noktalardan biri olan cinsellik de Parti tarafından yasaklanmıştır. Çünkü cinsellik de içerisinde birtakım duygu ve düşünceler barındıran “işteş” bir yapıdır ve Parti, insanların duygu beslemelerini yasaklamıştır. Parti için cinsellik, insanların birbirlerine duygularını ve düşüncelerini aktardığı bir iletişim aracı değil, yalnızca nüfusun sayısal olarak artmasını sağlayan bir insan üretim mekanizmasıdır.

İnsanlar arasındaki iletişime getirilen bir başka sınır, yazma yasağıdır. İnsanlar yazarak, not tutarak gelecek nesillerin okumasını sağlamak istemektedir. Böylelikle de insanlar, geçmişte olanları öğrenebilecek ve düşünebileceklerdir. Bu ise Parti’nin en istemediği şeylerden biridir ve cezai yaptırıma tabi tutulmuştur. Bu yüzdendir ki Parti, geçmişte yaşanan olayları, tarihle ilgili kanıtları ve belgeleri ortadan kaldırmaktadır. Böylece hafızası zayıf olan ve zayıflaştırılmış bireyler, kontrol altında tutulabilecektir.

Orwell, maalesef ki çok ileri görüşlü bir yazardı. Maalesef diyorum çünkü içinde bulunduğumuz ülkemiz, 1984 romanının “pre-“ halinde. Halkın belli bir kesimi gözünü (aslında beynini) kapatıp belli kişilere koşulsuz şartsız “teslim oluyor”. Ve bundan da gurur duyuyorlar, hatta kendinden olmayanları hakaretlere maruz bırakıyorlar. Yürütme organı ve onun tek yetkilisi olan muktedirin basına uyguladığı hunharca sansür, hiçbir şeyi unutmayan arşivlerin yok edilmeye çalışılması ve somut gerçeklerin bile yalanlanması, topluma her şeyin güzel gittiğinin haber verilmesi 1984 romanının 21. yüzyıl Türkiyesi ile benzerlik gösteren kısmıdır. Bu konunun daha fazla eleştirilmesi, hukuki saikle değil, siyasi saikle hareket eden “Sayın meslektaşlarım” Cumhuriyet Savcıları tarafından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Cumhurbaşkanına Hakaret” başlıklı 299. maddesi ve “Suç İşlemeye Tahrik” başlıklı 214. maddesi uyarınca hakkımda soruşturma başlatılır ve belki de gözaltına alınırdım.


[1] Gerçek Bakanlığı (Gerbak) tarafından yazılmaktadır.

[2] Yenisöylemden önceki dilin adı Eskisöylem’dir. Aslında günümüz İngilizcesinden bahsediliyor.

[3] 1984 yılındaki son çalışma 11. baskıya aittir.

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın