DÜNYANIN EN HIZLI VİRÜSÜNÜN GAZETECİLİĞE ETKİLERİ

İnternet… Günümüz dünyasının, hızı gigabitlere ulaşmış en hızlı virüsü. Aslında internet için yapabileceğimiz en masum tanım, “içine bilgilerin yüklendiği, bu bilgilerin sürekli hareket halinde olduğu, devinim ve genişlemenin hiç bitmediği bir bulut” olacaktır. Elinin değdiği yeri bambaşka bir hale getiren internete ayak uydurmak, yetişmek dahi artık çok zor. Kendi mesleğim de buna dâhil. Artık avukatlar adliyelere gitmektense ofislerinden “e-“ bir şekilde duruşmaya giriyor, “e-“ bir şekilde icra takibi başlatıyor. Artık elinde kalın kalın dosyalarla adliyede oradan oraya koşturan avukatlar dönem dizi/filmlerinde karşımıza çıkıyor. Çünkü taşıdıkları o kâğıt yığınları artık “drive, cloud” gibi ortak ağlar üzerinden iletilebiliyor.

Buna benzer bir durum müstakbel mesleğim olan gazeteciliği de sarmış durumda. Eskiden taşrada meydana gelen bir haberi muhabir, telefon, telgraf, faks gibi iletişim araçlarıyla haber merkezine iletebilirken günümüzde bu iletim süreci saniyelere kadar düşmüş durumda. “Acele giden ecele gider”, “acele işe şeytan karışır” gibi atasözlerimizin olduğunu da düşünecek olursak sürecin bu kadar hızlanması, iletişim trafiğinin ne kadar sağlıklı, güvenilir ve kaliteli olduğunu sorgulatır oldu. İşte bu yazının da amaçlarından biri bu sorgulamayı yapmak.

Aslında gazetecilik yerine haber iletimi desek daha doğru olacaktır. Çünkü Antik Dünya’da mağaralara çizilen resimler, hiyeroglif dediğimiz resimli yazılar, taşlara kazınmış birtakım durum bildiren cümleler, tellalların bağırarak aktardığı haberler, Roma’daki resimli haber bültenleri, bunların hepsi hem o dönemdeki insanlara hem de kendinden sonra geleceklere haberleri iletiyordu.

Teknoloji de insanlıkla doğru orantılı olacak şekilde hiç durmadan ilerliyor. 1920’lerde radyonun, 1950’lerde televizyonun hayatımıza girmesiyle haberin iletiminde bir hızlanma meydana geldi. Bir olaydan günler sonra haberdar olan insanlar, artık akşamına öğrenir oldular.

1970’lere gelindiğinde ise bilgisayar ve internet, haber iletim hızının orantısız bir şekilde artmasına neden oldu. Curran başta olmak üzere birçok bilim insanı, gazeteciliğin geleceğinden şüphe duyar hale geldiler. Bu şüphelerinde haklılardı ancak eksik düşünüyorlardı. Günümüzde bir internet sitesinde yer alan haberin (CTRL+C, CTRL+V) suretiyle başka bir internet sitesinde de yer alması, medya patronlarının “Whatsapp/BİP İhbar Hattı” kurması üzerine vatandaşın cebindeki kamera ile anında çekim yaparak haber merkezine “ticari kaygı ile” haberi iletmesi hususlarını Curran görseydi, sanırım diplomasını yırtardı!

Çok da karamsar olmamak gerek. Çünkü halen TV ve radyo kanalları var ve haber iletiminde bulunuyorlar. Halen günlük gazeteler çıkıyor. Yani geleneksel gazetecilik kuralları ile yeni “modern” gazetecilik iç içe geçmiş durumda. Bir yandan daha haber kanallarına son dakika olarak (hele gazeteye) düşmemiş bir haber, Twitter’da “TT” olabiliyorken, bir yandan da sabah kahvaltısında çayımızın yanında gazetemiz duruyor.

Geleneksel bakış açısıyla bakıldığında Whatsapp hatları, Twitter’da paylaşım yapmak suretiyle bir haberin yayılması, gazete satın almaktansa internetten e-gazete okunması, gazetecilerin eski usullerden vazgeçmiş olması kabul edilebilir şeyler değildir.

Ben, hayatımın her alanında olduğu gibi burada da eski ile yeninin sentezini benimsemekteyim. Ancak koşulu var: Instagram/Twitter gibi sosyal medya araçlarından ya da haber siteleri/bloglarda bir olay olur olmaz haber yapılacaksa doğruluğu teyit edilmeli, kaynağının güvenilirliğine dikkat edilmeli, bilgi kirliliğine yol açmamalı, intihal haber yapmamalıdır. Ancak bu şartlar altında geleneksel habercilik yöntemleri ile teknoloji birleşmelidir. Kaldı ki böyle bir birleşim, haber yapanın da habere erişenin de yararına olacaktır.

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın